İnsanlık, doğanın acımasızlığına karşı bir sığınak inşa etti: Uygarlık. Ancak bu sığınak, beklenmedik bir bedelle geldi. Psikanalizin kurucusu Sigmund Freud, Uygarlığın Huzursuzluğu adlı bu çığır açan eserinde, uygarlığın ilerlemesinin, en temel dürtülerimizi bastırmakla mümkün olduğunu öne sürüyor. Aşk ve ölüm, şiddet ve şefkat arasındaki ezeli çatışma, modern insanın ruhunda derin bir huzursuzluk yaratır. Uygarlık bizi korur mu yoksa hapseder mi?
Sigmund Freud, Uygarlığın Huzursuzluğu’nda uygarlığın temelindeki çelişkiyi derinlemesine inceliyor. Toplumsal düzenin, bireysel özgürlük ve içsel huzur pahasına kurulduğunu savunuyor. Suçluluk, vicdan azabı, nevroz ve tatminsizlik... Bunlar, uygarlığın gölgesinde filizlenen “huzursuzluk” belirtileri mi? Freud'un bu klasik eseri, insan doğasının karmaşıklığına, uygarlığın çelişkilerine ve modern insanın bitmek bilmeyen içsel çatışmasına ışık tutuyor.